Yakın Geleceğin Otomotiv Sektörü
Kasım 2017
AR-GE birimleri elektrikli araçlar için çalışıyor
Geleceğimizin yeşil enerjiye bağlı olduğu anlaşıldıkça pek çok sektör yatırımlarını bu yönde yapmaya başladı. Bunların başında ise dünyanın önde gelen otomotiv firmalarını görüyoruz. Uluslararası Enerji Ajansı “Küresel Elektrikli Araç Görünümü 2017 Raporu”nu incelediğimizde göze çarpan veriler, geçen yıl dünyadaki elektrikli araç sayısının bir önceki yıla göre yüzde 60 artarak 2 milyona yükseldiğini gösteriyor. Ülkemizde ise bu artışın %717 gibi inanılması güç olan oranla gerçekleşmesinin akabinde elektrikli otomobil sayısını da 400’lerden 2 bin 763’e yükseltmiş durumda. Araç sayısındaki artış şarj istasyonu sayısını dünya genelinde 2,3 milyona yükseltirken, ülkemizdeki büyük akaryakıt firmaları da bu konuda yatırımlarını hızlandırmış durumda.
Araç sayısındaki hızlı artış oldukça önemli olmakla birlikte otomotiv firmalarının yaptığı milyarlarca dolarlık yatırımı karşılayacak seviyede olduğunu söylememiz güç. Tahminler araç sayısının 2020’ye kadar 20 milyon, 2025’e kadar ise 70 milyona çıkabileceği yönünde. İnovatif otomobil markaları ise zamanı geldiğinde bu pazardan yer almalarının, şimdiden yapacakları yatırımlara bağlı olduğunun pekala bilincindeler. Geniş açıdan ifade etmek gerekirse, yalnızca firmalar değil, sektör dışından olan herkes geleceğin otomobillerinin elektrikli olacağının farkında. Elektrikli araçlarla ilgili bilgilerin sadece sektörel medya kanallarında değil, sosyal ağlarda da ciddi paylaşımlara konu olduğunu görebilirsiniz. İnsanların yeniye karşı duyduğu heyecan devam ettikçe bu konudaki gelişmelerin gitgide artacağını söylememiz yanlış olmaz.
Günümüz tüketici profili farklı olsa da yakın gelecekte otomobil almak isteyen herkes, araçların markası ve modelinin yanında elektrikli mi değil mi sorusunu sormaya başlayacağını net bir şekilde ifade edebiliriz. Geçtiğimiz günlerde yapılan bir araştırma ise konuyu adeta özetler nitelikte. 2022 yılı itibarıyla otomotiv üreticileri pazara birbirinden farklı 136 adet elektrikli araç sokmuş olacak. Yani gelecekteki durum gayet açık bir şekilde önümüzde. Hatta ABD’li üretici Tesla’nın bunun için ayırdığı bütçe 10 milyar dolar. Sektörün büyüklüğü düşünüldüğünde bu tutar size küçük gelebilir, ancak firmanın henüz bu yatırımı karşılığında 10 sent bile kazanmadığını belirtirsek duruma bakış açınız değişecektir diye düşünüyorum. Elbette Volkswagen, Daimler ve General Motors gibi sektörün başını çeken isimler de elektrikli araç piyasasından pay almak için yatırımlarını bu yönde yapıyorlar.
Uzun ömürlü bataryalar yolda
Otomotiv sektörü bu konuda hızlı bir şekilde ilerlerken enerji firmalarının da paralel olarak yatırımlarını hızlandırdığını gözlemliyoruz. Örneğin Mercedes kablosuz şarj sistemleri üzerine çalışırken General Electric, farklı iş kollarını bulut tabanlı bir platformla birleştirerek yeni bir enerji şirketi kurduğunu açıklayarak sektörde bir ilke daha adım atmış oldu. Bununla beraber Türkiye’de de elektrikli ve hibrit araçlar üzerinde benzer çalışmaların hız kazandığını görüyoruz. Hibrit araç teknolojisi için devlet tarafından verilen destekler artarken, yurt dışından gelen yatırımlarda gün geçtikçe fazlalaşıyor. Bu konuda yapılan çalışmaların temel odak noktasına baktığımızda karşımıza çıkan sonuç ise enerji verimliliği yüksek, maliyeti düşük batarya ve enerji yönetim sistemlerinin geliştirilmesi. Bu bağlamda Türk firmaları bir yandan bataryaların verimli ve güvenli kullanımını sağlamayı amaçlarken, diğer yandan da araçların güvenliğini riske atmayacak tasarımlar üzerinde çalışmaya büyük bir hızla devam ediyor. Otomotiv sektörü elektrikli araçlar geliştirmekte hızlı bir şekilde ilerlerken enerji firmalarının da buna paralel olarak yatırımlarını hızlandırdığını gözlemliyoruz.
Sürücüsüz otomobil yönetmeliği için hazırlıklar tamam
Elektrikli araçlar için yapılan yatırımlar artarken, yakın bir zamanda Uber’in sürücüsüz araç teknolojilerine giriş yapmak için satın aldığı Otto’nun, kasım ayı başında ilk insansız teslimatı olan 50 bin şişe Budweiser’ı 200 kilometre mesafedeki teslimat noktasınagötürerek gerçekleştirmesi, bu konuda yapılan çalışmaların hız kazanmasının en büyük nedeni olarak gösteriliyor. Amerika’da ise konuyla ilgili yasal düzenlemelerin yolda olduğu söylenebilir. Öyle ki ekim ayı içerisinde Kaliforniya Motorlu Araçlar Departmanı, sürücüsüz otomobillerin kendi başlarına trafiğe çıkması için yeni bir yönetmelik önerdi. Zaten otomobil üreticileri halihazırda 2017 yılının başlarında teknoloji şirketleri için büyük bir kazanç olacak yönetmeliğin çalışmalarına başlamışlardı. Motorlu Araçlar Departmanı, eğer her şey planlandığı gibi giderse yeni kuralları eyalet hükümetine sunacak ve 2018 yılında hayata geçirilmesini isteyecek. Bu yönetmelik çıktıktan sonra sürücüsüz otomobillerin seri üretime geçmesi bekleniyor. Ortaya çıkan tabloya bakarak şehirlerin can damarlarından birinin sürücüsüz otomobiller olacağını rahatlıkla ifade edebiliriz.
Başka bir trafik mümkün
Bu gelişmeler ışığında otomotiv teknolojisindeki mevcut durum ele alındığında, sektördeki ilerlemelerin ne denli hızlı yaşandığını görebiliyoruz. Şu anda yolda olan bu teknolojik gelişmeler çok yakında hayatlarımızın bir parçası haline gelecek. Bu hızlı ilerlemeyle beraber insanların günlük yaşantısı da şüphesiz kolaylaşacak. Bu gelişmelerin en olumlu yanlarından biri ise trafikte kaybedilen zamanın insan yaşamına geri kazandırılacak olması. Bu sebeple sadece otomobil ya da teknoloji meraklılarını değil, tüm insanlığı ilgilendiren bu konu üzerinde titizlikle durulmalı. Her sektörde olduğu gibi otomotiv sektöründe de yenilikleri yakından takip etmek ve yeni fikirlerle desteklemek ise sektörün öncülerine düşüyor.